Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihinin en önemli olaylarından bir tanesi de 18 Mart 1915 tarihinde yapılmış olan ve zaferle sonuçlanan 18 Mart Boğaz harbidir.
Bilinmesi gereken önemli hususlardan biriside; İngiliz, Fransız ve Rus savaş gemilerinden oluşan düşman kuvvetlerinin amacının, Çanakkale’yi işgal etmek olmadığı, ana hedefin İstanbul olduğunun bilinmesidir. Eğer 18 Mart 1915 günü Birleşik filo Çanakkale boğazını geçebilseydi, bugün; örneğin, bir Anafartalar savaşını hiç konuşmayacaktık. Bu sebeple 18 Mart Boğaz harbi, tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır.
Boğaz harbi öncesine kadar her iki tarafta kendi hazırlıklarını belli bir plan içerisinde yapmışlardı. Birleşik filonun gemi toplarına karşı Türk savunmasında daha eski tip kara topları ile deniz mayınları bulunmakta idi. Her iki tarafın silah gücü dengelerine bakıldığında, savaş gemilerindeki toplar etkinlik ve modernizasyon açısından Türk tabyalarındaki toplardan daha üstün durumdaydı. Mayın silahını ele alırsak da Türklerin elinde ki deniz savunma mayınları bir üstünlük olarak görülse de; harekât planlarında Birleşik filo bu eksikliğini, sahip olduğu üstün topçu gücünü kullanarak Türk toplarını imha ettiğinde zaten savunma mayınlarını istediği gibi temizleyebileceğinden, giderme avantajına sahip olacaktı. Bu yalın değerlendirmeye göre üstünlüğün Birleşik filoda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak savaşta kullanılan bir silahın, eski veya yeni olması kadar nasıl kullanılmasının da çok önemli olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. İşte bu gerçeğin en güzel örneklerinden biriside 18 Mart Boğaz harbinde yaşanacaktı. Türk mayın dökücü gemisi Nusrat, o gün için bilinen savunma mayın hattı oluşturma doktrinlerinin dışına çıkarak 8 Mart sabaha karşı oluşturduğu 11nci mayın hattı ile her iki taraf arasında ki silah dengesini Türklerin lehine olacak şekilde değiştirmeyi başaracaktır. (Wilusa turizm ile yapacağınız Gelibolu şehitlik turunda bu hat yol güzergâhı üzerinde iken gösterilecektir.)
İngilizler tarafından komuta edilen Birleşik filonun Çanakkale Boğazını zorlama harekâtı adım adım ilerleyen bir plan üzerinden gerçekleştirilecekti. Ege denizinden Çanakkale boğazına girebilmek için öncelikle boğaz girişindeki, Gelibolu yarımadasında bulunan Ertuğrul (Wilusa turizm ile yapacağınız Gelibolu şehitlik turunda bu tabyayı ve sonraki çıkarma harekâtını görebilirsiniz) ve Anadolu tarafında bulunan Orhaniye tabyalarında ki topların susturulması planın ilk adımını oluşturmaktaydı. Bu kapsamda yapılan ilk harekât 19 Şubat 1915 tarihinde boğaz ağzında ki bu tabyalara yapıldı. Ancak İngilizler tabyalardaki topları imha edemediklerini anlayınca savaş yöntemlerini değiştirerek 25 Şubat 1915 tarihinde bir kez daha hücum ettiler. Bu ikinci harekâtlarında ise başarılı oldular ve Çanakkale Boğazından belli bir mesafeye kadar içeri girmeye başladılar. Bu başarı dünya gündeminde hem siyasi hem de askeri açıdan oldukça önemliydi. Artık yapılan planın doğru olduğu ve Birleşik filonun Çanakkale’yi geçerek İstanbul’u işgal edeceği düşünülüyordu.
Birleşik filo, 25 Şubat’tan itibaren planın diğer adımları olan; boğaz girişinden Kepez’e kadar olan topçu birliklerini susturmaya ve deniz mayın hatlarını bulmaya çalıştı. Fakat yaptıkları tüm çabalar istedikleri sonucu vermiyordu daha kötü olanı ise inanılmaz bir zaman kaybediyorlardı. Türk komuta heyeti ise bu zamanı kendi lehine kullanıyor savunma gücünü gittikçe pekiştiriyordu. Birleşik filonun bu sonuçsuz uğraşları 10 Mart tarihine kadar devam etti.
Filo komutanı Amiral tarafından, 26 Şubat – 10 Mart 1915 tarihleri arasında olan olayların bir değerlendirmesi, telgrafla İngiltere’ye bildirildi. Bir nevi itiraf şeklinde olan bu rapor, plandaki safhaların adım adım yapılamayacağını ve tüm planlı adımların birleştirilerek bir harekât yapılması fikrini oluşturmaktaydı. Nihayetinde Amiralin bu teklifi kabul görerek İngiliz yetkilileri tarafından onaylanınca, yapılacak kapsamlı harekâtın tarihi 18 Mart 1915 olarak belirlendi. 18 Mart harekâtına kadar da; Birleşik filo unsurlarınca, susturulan giriş tabyalarının tekrar aktif hale gelmemesi ve diğer tabya ve bataryaların susturulması veya yıpratılması için sürekli bombalamaya aynı zamanda mayın temizleme harekâtlarına da devam edilecekti.
18 Mart 1915 tarihinde yapılan boğaz harbi, Birleşik filoya ait savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı’ndan saat 10.30’da içeri girmeleriyle başladı. Türk obüsleri hemen her iki taraftan ateşe başladılar. Ancak bu atışlarda pek etkili olamadılar. Birleşik filonun topçu muharebesi için istediği görüş şartları saat 11.25 itibariyle sağlandığından, önce Queen Elizabeth olmak üzere öndeki dört büyük savaş gemisi atışlarına başladı. Bu gemilerinin yaptığı atışlar, hedeflerine isabet etmişlerdi. Türk tabyalarından top atış mesafeleri yetmediği için bunlara karşılık verilemiyor veya bir iki mermi atılıyordu. Bunun yanında, mayın hatlarını koruyan bataryalarla, obüs bölgelerinden açılan ateşlerin etkinliği artarak şiddetlenmişti. Sonuçta etkili olmasa da tüm gemiler, en az birkaç defa isabet almışlardı.
Saat 12.00 sularında Çanakkale şehrinde yangın çıktı, Türk komuta karargâhında ki telefon santralı tahrip edildi, Rumeli Hamidiye tabyasına ait 2 adet uzun menzilli toplar isabet alarak kullanılamaz duruma geldi. (Wilusa turizm ile yapacağınız Gelibolu şehitlik turunda bu tabya, yol güzergâhı üzerinde iken gösterilecektir.) Yapılan ilk bombardımanı yeterli bulan filo komutanı Amiral, Türk toplarını daha yakın bir mesafe ve değişik bir açıdan vurup imha etmek için Fransız savaş gemilerinden oluşan dört gemilik bir filotillanın ilerlemesine karar verdi.
Fransız savaş gemilerinin emir üzerine ileri harekete geçmeleri, Türk tabyalarının atış mesafesine girmesi demekti. Saat 12.30’da Çanakkale Boğazında öyle bir savaş sahnesi oluşmuştu ki her iki tarafın da aktif olan tüm savaş araçları karşılıklı çarpışmaktaydı. Harbin en yoğun olduğu bu dönemin hitamında; Türk toplarının bir kısmı, toprak altında kalması veya hasar görmesinden dolayı ateş edememesi sebebiyle Türk tabyalarındaki ateş hızı azalmaya başlamıştı. Bunun yanında İngiliz ve Fransız savaş gemilerinde ki hasarlarda çok ciddi bir boyuta çıkmıştı. Inflexıble, aldığı mermi yaraları sonucunda gemide yangın çıkmış ve yangını söndürmek için savaş hattından geri çekilmek zorunda kalmıştı. Fransız Gaulois, baş tarafı suya gömülmüş bir şekilde kendini boğaz dışına atmak durumunda kalmıştı. Bouvet ve Suffren ise yaralanmış ve toplarının bir kısmıda kullanılmaz hale gelmişti. Durum değerlendirmesi yapan filo komutanı, Türk hatlarına yaklaştığında ağır yaralar almaya başlayan Fransız gemilerini geri çağırarak onların yerine taze kuvvetler göndermeye karar verdi. Emir gereği, saat 14.00 sularında Suffren önde Bouvet hemen arkasında olmak üzere boğazdan çıkarken birden Bouvet’in altında büyük bir patlama meydana geldi ve gemi birkaç dakika içinde batmıştı.
Komuta gemisi Queen Elizabeth ‘den yapılan gözlem, patlamaya bir mayının değil büyük bir top mermisinin neden olduğu yönündeydi. Bununla birlikte yangının geminin kıç tarafında görüldüğü ve bu kadar hızlı battığı da hesaba katılırsa, cephaneliğinin patlamış olması ihtimali dikkate değerdi. Aslında geminin cephaneliğinin havaya uçtuğu hususunda neredeyse hiç şüphe yoktu; fakat bu patlamaya bir mayının mı, bir top mermisinin mi yoksa geminin içinde meydana gelmesi muhtemel bir yangının mı neden olduğu tam olarak Amiral tarafından anlaşılamadı.
Bu soruların cevabı, İngilizlerin mayın olmadığını değerlendirdikleri bir deniz alanında ki Nusrat’ın oluşturduğu 11nci mayın hattında yatmaktaydı. Birleşik filo komuta kademesinin yaptığı durum muhakemesinde “Bouvet, temizlenmemiş bir mayın hattına girmiştir” olasılığı düşünülmediğinden harekâtın devamına karar verildi.
İşte bu yanlış karar, günümüzde hala bir 18 Mart zaferinin konuşulmasına neden olacaktı.
Türk tabya ve bataryaları ara sıra ateş kesseler de hala aktif olarak savaşıyorlardı. Özellikle etkinliğini devam ettiren Anadolu Hamidiye, Irresistible’a yönlenmişti ve bunun sonucunda geminin yan tarafında şiddetli bir patlama meydana geldi ve Irresistible’ın hafifçe yan yattığı görüldü. Gemiye yöneltilen ateş yoğunluğu devam ettiğinden, amiral ileri çıkan gemilerine Türk topçularından mesafe açmaları emrini verdi.
Saat 16.05’te Inflexible, Nusrat’ın döktüğü mayınlardan birine çarparak savaşma kabiliyetini tamamen kaybettiği için boğaz dışına çıkmak zorunda kaldı. Yaklaşık 10 dakika kadar sonra yaralı Irresistible’da bir mayına çarparak batmaya başladı. Batmaya başlayan gemiden kurtarılan personelden bir kısmı Amiral gemisi Queen Elizabeth’e getirilmişti. Amiral ilk defa bu personelden gemilerinin bir mayına çarptığını öğrendi. Bu canlı bilgi, ona, kendi gemilerinin manevra yaptığı alanda yerini tespit edemediği bir mayın hattının varlığını anlatmıştı. Amiral derhal, Irresistible’a yardım edecek Ocean ve swiftsure dışında ki tüm savaş gemilerinin boğaz dışına çıkmalarını emretti.
Saat 18.05’te Ocean’ın da, eş zamanlı olarak hem bir mayına çarpması hem de dümen dairesinden bir top mermisi ile vurulması, geminin kurtarılmasını imkânsız bir hale getirmişti. Havanın kararmasıyla beraber Iresistible ve Ocean gemileri Bouvet gibi denize gömüleceklerdi.
O gün bu zaferin kazanılmasında Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, askerleri, Nusret’in döktüğü mayınlar etkili olmuştur. Birçok kahramanlık hikâyeleri sahnelenmiş; en başında ise topun vinci bozulduğu için arkadaşı Niğdeli Osman oğlu Ali’nin yardımıyla kaldırdığı 190, 215 kiloluk mermiler ile Türk tarihinin kaderini sırtlayacak Seyit Onbaşı vardır. Bu gün her 18 Mart törenlerinde, tüm kahraman şehit ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anmaktayız.
Haluk Çağlar
Çanakkale Şehitlik turlarımıza katılarak tarihe tanıklık edebilirsiniz.
2006'dan günümüze "Ufuk Çizgisinin Ötesinde.." Çanakkale'nin Dünya'ya açılan kapısı olan Wilusa Tur tecrübeli kadrosu ile hizmetinizde!