Eski ismi, Luwi dilinde ‘’Yüce ana tanrıça’’ anlamına gelen ‘’Imaura’’ sözcüğünden gelen ‘’İmroz’’ ‘dur. Çorak toprakların bereket tanrıçası demektir. 1970 yılında adanın resmi ismi ‘’ Gökçeada’’ olarak değişse de eskiler hala ’’İmroz’’ adını kullanmaya devam etmektedir. Pelasg, Atina, Roma, Bizans, Venedik ve Ceneviz gözdesi olan ada, İstanbul’un fethedilmesi sonrasında halkın kendi isteği ile Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil olmuştır. 1912 yılındaki Balkan Savaşı ile Yunanistan hakimiyetine geçmiş, 22 Eylül 1923 tarihinde ise Türk topraklarına katılmıştır. Türkiye’de güneşin en son battığı yer olan Gökçeada, doğal ve tarihi güzellikleri ile oldukça ilgi çekicidir. Bizler de Wilusa Turizm ailesi olarak bu güzellikleri keşfetmek için misafirlerimizle sık sık Gökçeada’yı ziyaret ediyoruz. Adanın öyle bir albenisi vardır ki, gemiden ilk adım attığınız andan anakaraya dönene kadar bu cazibesi devam etmektedir. Tertemiz havası, sakinliği, sessiz sokakları, berrak suları ile oldukça beğenilen bir merkezdir. 1960’lara kadar Rum nüfusun çoğunlukta olduğu Gökçeada, bugün hala onların izlerini taşımaya devam etmekte ve bu bağlamda Rum köyleri oldukça ilgi çekmektedir. Mimarisi, iki katırın yan yana geçebileceği darlıktaki sokakları, çatılarındaki taşları, kültürü ile her seferinde bizleri kendisine hayran bırakmaktadır. Tüm bunların yanında birbirinden farklı özelliklere de sahiptir. Türkiye’nin en büyük adasıdır. Türkiye’nin ilk su altı milli parkına sahiptir. Tatlı su kaynakları açısından bakıldığında Ege’nin birinci, dünyanın ise dördüncü büyük adasıdır. Ortodoksların ruhani lideri Fener Rum Patriği Bartholomeos’un doğduğu yerdir.Türkiye’nin tek organik adasıdır.Daha da buraya sığdırılamayacak kadar zengin bir coğrafya ve tarihe sahip olan adayı bir gün içinde tamamen gezmek imkansızdır. Ancak bir günlük gezi programları ile adayı tanıma şansımız olmaktadır.Adada 10 tane köy bulunmaktadır. Bu adaların beş tanesi Türk, beş tanesi de Rum köyüdür. Türk köyleri konaklama, yemek gibi ihtiyaçlara cevap vermektedir. Çoğu sahile de çok yakındır. Yeni Bademli, Eşelek, Uğurlu, Şirinköy ve Şahinkaya bu köylerdir. Ancak popüler ve turistik olan, geçmişleri çok daha eskiye giden Rum köyleridir. Bademli, Kaleköy, Zeytinliköy, Tepeköy, Dereköy… Bizim de ziyaret yerlerimiz Rum köyleridir. Rum köyleri dışında Tuz Gölü ve ilçe merkezi de durak noktalarımız arasına girmektedir.
Wilusa Turizm İle GökçeadaKaleköy Adanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan köy iki kısımdan oluşmaktadır. Yukarı Kaleköy ve liman. Yukarı Kaleköy, Çınarlı Ovası’na hakim bir tepede, Semadirek Adası manzarasına doğru kurulmuştur. İskiter Kalesi kalıntılarının bulunduğu köy, eskiden Kastro olarak anılırken, günümüzde Kaleköy olarak ifade edilmektedir. Liman balıkçı tekneleri, çay bahçeleri ve restoranları ile çok renklidir. Bir zamanlar adalıların en güzel kıyafetlerini giyip, gemileri bekledikleri bu liman, ziyaretçilerin mutlaka uğradığı yerlerden birisidir. Antik liman izlerinin de olduğu sanılan limanda aynı zamanda ‘’Kraliçe Valentina Yolu’’ da görmeye değer yerlerden birisidir. Bugün otel ve evlerin arasında kalan yol, 1400’lü yıllarda Pelemed Gattilusio tarafından, eşi Valentina için yaptırılmıştır. Rivayete göre kraliçe adaya her geldiğinde, çiçeklerle süslenen yoldan, müzik eşliğinde kaleye çıkardı. Bu romantik yolun başlangıcı, Wilusa Turizm’in ziyaret noktalarından biridir.
Bademli (Gliki)Bademli ve Yeni Bademli olarak ikiye ayrılır. Kaleköy limana da oldukça yakın olan Yeni Bademli, 1984 yılından beri iskan edilen bir köydür. Bu yüzden ‘’yeni ‘’ olarak ifade edilir. Ancak tepede bir kartal yuvası gibi görünen yer asıl Bademli Köyü’dür. Eski ismi de Gliki’dir. Eğimli arazide, tepeye kurulmuş olan köy, bugün çok az hanenin yaşadığı yerlerden biri olmakla beraber nefes kesici bir manzara ve geçmişe sahiptir. Taş evlerin arasından çıkarken kilisesi, sokakları, kahvehanesi, ağaçları ile kartpostal gibi bir manzara sunmaktadır. 1960 olaylarının başladığı köy, bugün huzur ve sessizlik arayanların tercih ettiği yerlerdendir. Hala yaşatılmaya çalışılan köy kahvehanesinin üzerindeki güneş saati, asırlık çınar ağacı, minicik çamaşırhanesi ile oldukça ilgi çekicidir.
Zeytinli (Aya Theodori)Adanın en popüler köylerinden birisidir. İlçe merkezine çok yakın olan köyün ziyaretçilerini, girişteki zeytin ağaçları karşılamaktadır. Diğer Rum köyleri gibi burası da tepeye inşa edilmiştir. Adanın en eski kilisesi olan Agios Georgios da buradadır. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un da doğduğu yer olan bu köy, Ortodoks misafirlerimizin gelmesiyle oldukça yoğun olabilmektedir. Bu arada dar sokaklarında mümkün olduğunca sessiz dolaştıktan sonra muhakkak verdiğimiz bir mola bulunmakta. Dibek kahvesi eşliğinde sakızlı muhallebi molası. Küçücük köyün küçücük kahvehanelerinde 10 kiloluk demirlerle dövülen kahvenin yanına gerçek sakızdan yapılan sütlü tatlılar çok yakışıyor.
Tepeköy (Agridia)Osmanlı İmparatorluğu zamanında gözetleme yeri olan köy, volkanik bir tepeye kurulmuştur. Adanın en eski Rum köylerinden birisidir. 15 Ağustos Meryem Ana Panayırı en kalabalık zamanıdır. Bir lisesi bulunan köy, 1960’dan sonra neredeyse kimsenin yaşamadığı bir yerken, Barba Yorgo’nun köyüne dönmesiyle birlikte tekrar eski canlılığına kavuşmuştur.Köyün girişinde bulunan Pınarbaşı da mutlaka uğradığımız yerlerden birisidir. Adanın en yaşlı çınar ağaçlarından birinin de bulunduğu bu tepede, Semadirek Adası o kadar net bir şekilde görünüyor ki. Buradaki solukları kesen manzaraya karşı içtiğimiz çayın tadına da doyum olmuyor.
Dereköy (Shinudi)Halakasi ve Madrabodus isimli karşılıklı iki tepeye kurulmuştur. 1950 hane, 22 kahvehane, 2 sinema salonu, 3 zeytin imalathanesi ile bir zamanlar Anadolu’nun en büyük köyüdür. Ancak günümüzde bu yoğunluk değişmiş ve Dereköy, hayalet bir köye dönüşmüştür. 2 kilise bulunan Dereköy’ün bir özelliği de, Anadolu’nun en büyük çamaşırhanesinin burada bulunmasıdır. Suyun olmadığı zamanlarda, kadınlar haftanın belli günlerinde bu çamaşırhanelerde toplanır, çamaşırlarını yıkarlardı. Bu gelenek, suyun evlere gelmesiyle bitmiştir. Ancak çamaşırhaneler hala ayaktadır.
Tuz GölüAdanın güneydoğusunda bulunur. Eşelek Köyü’nün birkaç km ilerisindedir. Deniz suyunun gerideki bitkileri çürütmesiyle oluşan çamur, gölün en büyük özelliğidir. Yazın kuruduğu için etraf bembeyaz tuzlarla kaplıdır. Birkaç yüz metre ilerisi sörf müdavimlerinin favorilerinden olan Aydıncık sahilidir. Homeros’un ada için kullandığı ‘’ vahşi ve dalgalı’’ ifadesinin aksine, hava rüzgarlı bile olsa, sahilinde dalga oluşmamaktadır. Bu da plajın cazibesini arttırmaktadır.
Gökçeada İlçe Merkezi (Panaghia)Pazar günleri kurulan köylü pazarı, zeytinyağları, sabunları, ya da vişinada, cicirya, frappesi, Efibadem kurabiyeleri, çirozu, kent ve zeytinyağı müzesi ile keyfi bitmeyecek bir yerdir. Bu arada organik ada Gökçeada’nın özgür hayvanlarının etlerinden yapılan oğlak kebabı, ada köftesi çok meşhurdur. Yine aynı cadde üzerinde hizmet veren Metropolitan Kilisesi ve Fatih Camii ile kültürel zenginliğimizi somut olarak bizlere sunmaktadır. Farklı coğrafyalardan gelip, yıllardır aynı topraklarda yaşayan buranın insanları oldukça şanslı. Zira ada Bir Citta Slow kenti. ‘’Citta Slow’’ uluslararası bir ünvandır. Bu ünvanı alabilmek için, kentin bazı kriterlere sahip olması gerekmektedir. Havasının, toprağının, suyunun temiz olması, tarımda Gdo kullanılmaması, trafik gürültüsünün olmaması gibi onlarca kriteri yerine getirebilen şehirler isimlerinin yanına bu ünvanı alabilmektedir. Gökçeada da Türkiye’deki ilk “Citta Slow” adasıdır.
Whatsapp İletişim Hattı
+90 530 666 66 34
+90 286 212 44 33
Pazartesi - Cumartesi 8:00 - 21:00 Pazar 08:00 - 17:30
2006'dan günümüze "Ufuk Çizgisinin Ötesinde.." Çanakkale'nin Dünya'ya açılan kapısı olan Wilusa Tur tecrübeli kadrosu ile hizmetinizde!